top of page

                                                                               OBEZİTE VE PSİKOLOJİ

 

             İnsan davranışları psikoloji biliminin konusudur. Psikoloji uyku, yemek, cinsellik gibi insanın temel davranışlarını incelemekte ve bu konular üzerinde çalışmaktadır. Bu yüzde obezite ve yeme problemleri de psikolojinin ilgi alanı içerisindedir. Tanısı en kolay konan sağlık sorunlarından olan obezite, genetik, çevresel ve psikolojik etkenlerden dolayı tedavisi en zor durumlardan biridir.

            Psikiyatrik anlamda bir yeme bozukluğu olmayan obezite, bazı psikiyatrist ve psikologlar tarafından yeme bağımlılığı olarak kabul edilir. Tıpkı alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı gibi beynin güdülenme, ödül ve ket denetiminde görevli bölgelerdeki sorunlarla ilişkilendirilmektedir.

 

           Yaşamın ilk yıllarından itibaren yemek yemek hayati önem taşır. Öyle ki yemek yemek sadece fizyolojik hislerimizi yani açlık ve tokluk hislerini gidermek için değildir. Yemek yemek, aynı zamanda ruhsal dünyamız için merkezi bir rol üstlenmektedir.


         Bebekler ‘ilk rahatlama duygusunu’ açlığın yarattığı fiziksel huzursuzluğun giderilmesiyle  sağlayabilirler. Bu da tokluk olarak adlandırılır. Açlığın doyurulmasıyla bebek, iyi ve güvende olduğu hissiyle tanışmış olur. Çünkü açlık en erken ‘acı çekme’ iken, tokluk en erken ‘rahatlamadır’. İşte yeme alışkanlığının temeli aslında bu noktaya dayanır.


         Yaşamın ilk yıllarında bebeğin açlık duygusunun az giderilmesi ya da gereğinden fazla giderilmesi yetişkin yaşamında yemek yeme davranışı üzerinde etkili olmaktadır. Obez bireyler üzerinde yapılan araştırmalarda, daha az kilo problemi olanlara kıyasla çocukluk ve bebeklik dönemlerinde olumsuz deneyimler yaşandığı görülmektedir. Öte yandan, aşırı kilo alımı yani beden kitle endeksinin fazla olması, sağlıksız beslenme, egzersizin günlük yaşamda az olması, yeme alışkanlıklarının düzensiz olması gibi nedenler de obezite tedavisi ile bağlantılıdır. Fakat kişinin kendi bedenini nasıl algıladığı, sorunlarla baş edemediği durumlar karşısında neler yediği ya da yemek yemeyi hangi durumlar karşısında seçtiği gibi konular obezite tedavisinin psikolojik boyutunu kapsamaktadır.

                                                    OBEZİTE ‘ YE KARŞI BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM: DİYETLE BİRLİKTE PSİKOTERAPİ

           Kişinin kilo sorunu genetik, fizyolojik, nörolojik, çevresel ve duygusal faktörler gibi çok farklı bakış açısından ortaya çıkabilir. Bu yüzden sorunu bütüncül bir bakış açısıyla yani hem fiziksel hem psikolojik boyutuyla ele almak tedavinin etkinliğinin artması bakımından önemlidir. Tek başına psikolojik destek ya da diyet veya cerrahi müdahale yeterli olmamaktadır. Doktor ve/veya diyetisyenle beraber psikoloğun çalışması kişinin ruhsal sağlığını koruyarak ilerlemesi bakımından önemlidir. Kısacası, obezite tedavisinde bütüncül bir yaklaşım tedavinin seyrine yön vermektedir.

 

          Obezitenin psikiyatri ve psikoloji ile olan bağlantısı stres, anksiyete, depresyonla olan ilişkilerini kapsar. Yoğun stres altında kalındığında ve kendimizi kötü hissettiğimizde şekerli ve yağlı gıdalar teselli olabilmektedir. Rahatlamak için yeme davranışı bazı hayvanlarda da görülmekte, özellikle karın bölgesinde yağlanma ile seyretmektedir.

     Psikiyatrinin en önemli hastalıklarından olan depresyon, obezite ile yakından ilişkilidir. Depresyon ve obezite döngüsünde çoğu kez, erişkinlerde depresyon obeziteyi, çocuklarda ise obezite depresyonu izlenmektedir.

     Aşırı yeme, sıkıntı ve depresyon duygularını azaltabilmektedir. Aynı zamanda obezlerin depresyon ve kişilik bozuklukları gibi psikolojik sorunları daha sık yaşadıkları bilinmektedir. Duygudurum bozuklukları, somatoform bozukluklar ve yeme bozuklukları gibi psikiyatrik hastalıklar da obezlerde diğer bireylere göre daha yüksek oranda görülür.

Obezler iç ve dış uyarılara normal kilodaki insanlara göre daha duyarlıdır. Hoşnutluk yaratan yemek tadı kişinin duygusal gerilimini azaltması nedeniyle kaygı, öfke, sıkıntı ve depresyonu önleme amacıyla kullanılmaktadır.

       Obeziteye giden yolda zayıf olmaya yönelik sosyal baskılar, depresyon ve düşük benlik saygısı üçlü saç ayağını oluşturur.

 

            Obezitenin psikolojik yönünde zayıf olmaya yönelik sosyal baskı- bedeninden hoşnut olmama- diyet yapma- diyette başarısızlık- tıkınırcasına yeme döngüsü ve olumsuz duygular- tıkınırcasına yeme- kilo alma üçgeni temel patolojiyi oluşturur.


          Psikoloji bilimi obezite tedavisinde fazla kilo problemini kısa dönemli ve uzun dönemli olmak üzere iki farklı dönemde incelemektedir. Kısa dönemli olanlarda yaşanan hayat olaylarına karşı aşırı yeme atakları olarak söylemektedir. Uzun dönemli olanlar ise, genelde çocukluktan itibaren süregelen fazla yeme problemi olanlardır. Uzun dönem kilolu olanlarda en göze çarpan nokta kilo verme fikri onlar için endişe, sıkıntı ve panik duyguları oluşturmaktadır. Bu sebeple, kişi ya hiç kilo vermek istemez ya da verdiği kiloları tekrar geri alabilir. Kısacası, uzun dönem kiloyu koruma arzusunda olan kişilerin altta yatan nedenleri çözümlenmediği sürece kilo verme işi daha zor hale gelebilecektir. Yeme bozukluğu kadınlarda daha sık görülmektedir. Hatta kadınlarda da ergenlik dönemiyle beraber süre gelmektedir. Özellikle ergenlerde akranlardan yeterli destek görmeme, bilhassa kızlarda tıkınırcasına yeme riskini arttırmaktadır. Bunun fazla kilolu olma, yaşıtları tarafından reddedilme riskini arttırmakta, böylelikle bir kısır döngüye girilmektedir.

        Bu nedenlerden dolayı yeme bozukluklarında psikolojik destek yani terapi, yeme davranışının farkındalığı bakımından önemlidir.


             Her terapi kişinin ihtiyacına göre şekillenir. Çünkü yemek yemek her birey için farklı ihtiyaçlara hizmet eder. Bazı kişiler günlük yaşamdaki sorunlarla baş edemediğinde yemek yerken, bazılarında yemek kişinin yalnızlığını gidermektedir. Görünür nedenler her birey için farklılık gösterse de aslında obezite tedavisinde belirgin bir nokta vardır ki kişi sınır koymakla ilgili sıkıntı çekmektedir. Bunun için psikolojik destek gerekmektedir ve yeme bozukluğunun tedavisinde bu destek çok önemli bir yer edinmektedir. Stresle etkili baş etme konusunda bilgilendirme ve eğitim tedavinin ana unsurlarındandır. Psikoterapi sırasında hipnoz ve hipnoterapi de tedavide etkili rol oynar.

bottom of page