top of page

 

                                                          ERGENLİK NEDİR? NASIL İLİŞKİ KURULMALIDIR?

Fırtınaların ve streslerin yoğun bir şekilde yaşandığı bir dönem. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi. Son yıllarda yaşanan beslenme şartlarındaki iyileşmeler, bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve diğer birçok etmen nedeniyle ergenliğe giriş yaşı düşmekle beraber kabaca 11-21 yaşları arasını kapsayan bu dönem gencin yaşamının bundan sonraki dönemini doğrudan etkileyeceği için belki de yaşamın en kritik dönemidir.

Akademik başarı ve sorumluluk alma davranışı, iyi bir eğitim planlaması, meslek seçimi gibi çok önemli karar ve seçimler bu dönemde gerçekleşmektedir. Bu karar ve seçimler de bireyin yaşamını doğrudan etkilemektedir.

 

Gencin vücudun da yaşanan hormonal değişimler, fiziksel değişimler ve bunlara uyum sağlanması sürecinde ortaya çıkabilecek gerilimler gencin psikolojik gelişimini de etkilemektedir. Birey artık çocuk değildir. Ama yetişkin de değildir. Kanında dolaşan hormonlar nedeniyle çevresine ve hayata artık daha farklı bakmaktadır. Bu nedenle bazı davranış değişiklikleri göstermektedir.

 

İşte bu noktada çoğunlukla aileler bu farklı davranışlar nedeniyle bazı endişelere kapılıyorlar.

Artık bizi eskisi kadar dinlemiyor, bizimle çok fazla vakit geçirmiyor, odasına girip saatlerce çıkmıyor, bizi ve düşüncelerimizi sıklıkla eleştiriyor, varsa yoksa arkadaşları ve internet, bağırıp çağırıyor, vurup kırıyor, aynanın karşısında uzun süreler geçiriyor gibi söylemleri ebeveynlerden sıklıkla duyarız.

 

Bu dönemde gencin referans grubu artık arkadaş grubudur. Bu nedenle arkadaşlık ilişkilerine, bir gruba ait olmaya önem verirler. Hatta bazı yanlış arkadaş seçimleri nedeniyle olumsuz birtakım davranışlar geliştirmeye yatkın olurlar.  2-3 yaşlarında başlayan bireyleşme sürecinin artık zirveye ulaştığı, gencin artık ben bireyim diye bas bas bağırdığı bir dönemdir ergenlik. Bu nedenle aileler gence bir birey gibi davranmalı, görüşlerini dinlemelidirler. Genç artık bir birey olduğu için odasında yalnız vakit geçirmekten keyif almaya başlar. Aileler bunu bir içe kapanma ya da depresif bir ruh hali olarak algılamamalıdır. Bu gencin yeni ortaya çıkmış bir ihtiyacıdır.

Ergenlik dönemi grilerin olmadığı siyah ve beyazın olduğu bir dönemdir. Genel de bir şeyin ortası yoktur. Bir şey ya çok sevilir ya da nefret edilir. Seçimler ve düşünceler keskindir. Üstelik karar ve seçimler kısa sürede değişiklikler gösterebilir. Bir başka deyişle istikrar yoktur.

Ergen öfke kontrolü sorununu sıklıkla yaşar. Duyguları yoğun ve coşkulu olduğundan bu yoğunluğu ve coşkuyu tartışmalarına da taşır ve çoğu zaman bağırıp çağırır, kapıyı vurup çıkar, hatta zaman zaman çevreye ve kendine zarar veren davranışlar gösterebilir.  Özellikle öfke kontrolü sorununu şiddetli düzeyde yaşayan ergenlerin bir uzmandan yardım almaları çok faydalı olacaktır.

Ericson; küçük çocukların kendi başlarına çevrelerini keşfetmeye başladıklarında ilk kez "özerklik duygusu" oluşturmaya çalıştıklarını ve bundan hoşnut oldukça da isteklerini yapmayı sürdürdüklerini söyler. İlk özerklik duygusunun somut ifadelerinden biri 2-3 yaş çocuklarında en çok rastladığımız kelimenin "hayır" olmasıdır. Bu "hayır" çocuğun ilk kez "ben de ayrı bireyim" diyebilmesidir.

Aslına bakarsanız "hayır" demekte ısrar eden 3 yaşındaki bir çocuk ile anne ya da babası sorduğunda nerede olduğunu sır gibi saklamakta ısrar eden bir ergenin her ikisi de gelişen bağımsızlık ve özerklik duygularını ifade etmektedir.

 

Ergenlikte çocuk, ana-babanın eksik, yetersiz, taraflarını görmeye başlıyor. Bu sürece "değersizleştirme " diyoruz. Düne kadar size tapan çocuklarınız, sesleri kalınlaştıkça, vücutları şekil değiştirdikçe, kısacası büyüdükçe, sizin, konuşmanızı, kıyafetlerinizi, tutum ve davranışlarınızı sıklıkla eleştirmeye başlamışlardır artık.

 

Ergenin ayrışma ve bireyleşme süreçlerini gerçekleştirebilmesi için "değersizleştirme" beklenen, gerekli bir durumdur. Yani bunu anlayışla karşılamamız gerekiyor. Bu çatışmalar sonsuza dek sürüp gitmeyecektir. İhtiyacımız olan sadece biraz sabır.

 

Değersizleştirme" sürecinde ergen, ana-babadan duygusal olarak uzaklaşır. Bu döneme de "ayrışma" diyoruz. Ana-babadan ayrışma bireyleşme için olmazsa olmaz bir süreç. Onlar bizim kanatlarımızın altından çıkabilsinler ki, uçmayı öğrenebilsinler.

 

“Bireyleşme" ise ergenin özellikle kendisi ile ilgili konularda, sorunlarda kendi kararlarını kendisinin verebilmesi, kendi seçimlerini kendisinin gerçekleştirebilmesidir. Zaten bizim istediğimiz de bu değil midir?

 

Ergenin geleceğini planlayabilmesi, kendisine anlamlı bir yön verebilmesi büyük ölçüde bireyleşmenin gerçekleşmesine bağlıdır.

 

Ayrışma sürecinde ergenler ruh sağlığı anlamında olumsuz bir dönemden geçerken, bireyleşmeyi başaran ergenler ruh sağlığı bakımından daha iyi bir düzeye ulaşırlar.

Ana-babadan ayrışma bir kopuş değil, bir geçiş sürecidir. Burada beklenen durumu en iyi şekilde ifade eden cümle şu olurdu; "Bağımsız ama bağlı olmak"...

 

Ergenlikteki gergin aile ilişkileri olumlu gelişimi değil, sorunları vurgular. Bu nedenle olası gerilimlerden uzak durmak, tartışma ve çatışmaları fazla büyütmemek hem ebeveynler için hem de ergen için faydalı olacaktır.

Bireyleşme sürecini engelleyen ana-babalara sahip olan ergenlerin, kaygı, depresyon ve diğer psikolojik problemlere daha yatkın olabildikleri gözlemlenmektedir.

Çocuklarımızın bireyleşme sürecinde, başarılı olmalarını istiyorsak onlara olanak vermeliyiz, kısıtlayıcı bir davranış örüntüsü göstererek onların bu zor süreçlerini daha da zorlaştıracağımızı göz ardı etmemeliyiz.

 

Peki ne tür olanaklar?

En başta ifade etme olanağı;

Çocuklarımız "hoşumuza gitmeyen" bir davranış sergilediklerinde, onlardan daha fazla açıklama isteyerek, sorumlu bir şekilde konuyu tekrar gözden geçirmelerini sağlamak etkili bir yöntem olabilir. Sadece yanlışı ortaya koyup, suçlayıcı bir tavırla iletişim kurarsak tartışma sürecini başlamadan bitirmiş oluruz.

Onları takdir edin, özellikle pozitif davranışları hakkında olumlu geri bildirimlerde bulunun. Zamanla negatif davranışlarının azaldığını göreceksiniz.

Onları dinleyin, fikirlerine önem verin. Aileyi ilgilendiren önemli kararlara katılımını sağlayarak bireyleşmelerini destekleyin.

Seçimlerine ve isteklerine saygı duyun.

İstenmeyen durum ve olayları sıcağı sıcağına eleştirmeyin. Onlardan konuşmak için randevu alıp, suçlamadan süreci birlikte değerlendirin.

Çocuklarımızın bağımsızlığını, sorumluluk duygusunu ve benlik saygısını ana-baba tutumlarının etkilediğini unutmayalım. 

Başarılı yönetilmiş bir ayrışma ve bireyleşme süreci sağlıklı bir yetişkin yaratır.

( Alıntı ) 

bottom of page